Denizaltındaki Dostluk
Üç arkadaş, deniz altındaki kirliliği temizleyip, birlikte çalışarak doğayı korumanın ve dostluğun önemini öğrenirler.
Bir zamanlar, denizlerin mavi derinliklerinde yaşayan küçük bir balık varmış. Adı Mercan’mış. Dostluk onun için en önemli şeymiş. Mercan, parlak pullarıyla her zaman dikkat çeker ama çok meraklı olduğu için başını da sık sık derde sokarmış. Bir gün, kıyıya yakın yüzerken parlayan bir şey görmüş. “Bu ne acaba?” diye düşünmüş. Parlak bir inciymiş! Mercan, bu güzel inciyi bulup yuvasına götürmek istemiş.
“Bunu bulup diğer arkadaşlarıma göstereceğim!” diye sevinçle konuşmuş. Ama inci, derinlerde bir yerdeymiş ve Mercan’ın tek başına o kadar derine gitmesi zormuş.
Yola çıkmadan önce biraz düşünmüş. “Belki birilerine sorarsam daha kolay bulurum,” demiş kendi kendine. İşte tam bu sırada, bir kayanın arkasından küçük bir yengeç çıkmış. Adı Kabu’ymuş ve deniz kabuğu toplamayı çok severmiş.
“Nereye gidiyorsun, Mercan?” diye sormuş Kabu.
“Bir inci gördüm! Onu bulmam gerekiyor ama biraz korkuyorum,” demiş Mercan.
Kabu, kıskaçlarını oynatarak gülümsemiş. “Korkmana gerek yok, ben sana yardım ederim! Hem inci ararken birkaç güzel kabuk da bulurum,” demiş.
İkisi birlikte yola koyulmuş. Ama derinlere indikçe deniz dibinin eskisi kadar güzel olmadığını fark etmişler. Her yerde plastik torbalar, eski şişeler ve çöpler varmış. Mercan’ın yüzü düşmüş.
“Böyle kirli bir yerde inci nasıl parlayabilir ki?” diye sormuş.
Tam o sırada, büyük bir kayanın arkasından bir ahtapot çıkmış. Bu, Zeytin’miş. Zeytin, denizin temizliğiyle çok ilgilenen, bilge bir ahtapotmuş.
“Sizi izliyordum. Buraya inci aramaya mı geldiniz?” diye sormuş Zeytin.
“Evet,” demiş Mercan üzgün bir sesle. “Ama burası o kadar kirli ki inciyi bulmamız imkânsız gibi görünüyor.”
Zeytin, kollarını yavaşça sallamış. “O zaman önce burayı temizlememiz gerekiyor. Birlikte çalışırsak hem deniz daha güzel olur hem de inciyi bulmanız kolaylaşır,” demiş.
Mercan, Kabu ve Zeytin işe koyulmuşlar. Mercan, küçük plastik parçalarını toplamış, Kabu, kıskacıyla eski ipleri çekmiş, Zeytin ise kollarıyla büyük çöpleri taşımış. Temizlik işleri sırasında Mercan, hem çok eğlenmiş hem de doğayı korumanın ne kadar önemli olduğunu anlamış.
“Birlikte çalışmak gerçekten çok güzelmiş!” demiş Mercan, bir yandan son plastik torbayı Zeytin’e uzatırken.
Üç arkadaş, yorulsalar da deniz dibini neredeyse tertemiz yapmışlar. Mercan, artık inciyi bulmaya çok daha yakın olduklarını hissetmiş.
“İnciyi bulduğumuzda herkes çok mutlu olacak!” demiş Mercan heyecanla.
Zeytin gülümsemiş. “Ama inciyi bulmak, sadece yolculuğun bir parçası. Asıl güzel olan, bu yolculukta öğrendiklerimiz,” demiş.
Ve böylece, üç arkadaş inciyi bulma umuduyla temizlenmiş deniz dibinde aramaya devam etmişler. Bakalım, onları nasıl bir sürpriz bekliyormuş?
Üç arkadaş, deniz dibini temizledikten sonra, inciyi bulmak için yeniden yola koyulmuş. Mercan, Kabu ve Zeytin, temiz ve berrak suda hızla ilerlemişler. Derinlere indikçe, etraflarındaki renkli mercanlar, parlayan balıklar ve su altındaki güzel taşlar daha da belirginleşmiş. Her şey o kadar güzel görünüyormuş ki, inciyi bulmanın da kolay olacağına inanmaya başlamışlar.
Bir süre sonra, Mercan, bir kayanın arkasında parlayan bir şey fark etmiş. “İşte inci!” demiş heyecanla. Üçü birden kayanın etrafına yüzüp, incinin yanına gelmişler. İnci, o kadar parlakmış ki, ışığı denizin her köşesine yayılıyormuş.
Mercan, inciyi nazikçe almış ve diğer arkadaşlarına göstermiş. “Bunu bulduk!” demiş gururla.
Ancak tam o sırada, inciye dokunur dokunmaz, aniden bir ışık parlamış. Işık, Mercan’ın elinden yayılmaya başlamış ve kısa bir süre sonra denizin derinliklerinde kaybolmuş. Bir anda, ışıkların içinde bir yazı belirmiş:
“Doğa, dostluk ve dayanışma sayesinde güzelleşir.”
Mercan, Kabu ve Zeytin, gözlerine inanamamışlar. Ne olduğunu anlamadan birbirlerine bakmışlar.
Zeytin, sakin bir şekilde gülümsemiş. “İşte, bu inci sadece bir nesne değilmiş. Doğanın, dostluğun ve birlikte çalışmanın ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatan bir mesaj bırakmış,” demiş.
Mercan, biraz şaşkın ama mutlu bir şekilde başını sallamış. “Demek ki, inciyi bulmak aslında sadece bir başlangıçmış. Asıl önemli olan, birlikte çalışarak doğayı korumakmış,” demiş.
Kabu da kıskaçlarını sallayarak, “Evet! Bu kadar kirli denizi temizledik ve sonunda hem inciyi bulduk hem de çok önemli bir şey öğrendik,” demiş.
Üç arkadaş, inciyi deniz dibine geri bırakmışlar. Ama inci, hiç kaybolmamış. İnci, birden denizin altındaki mercan kayalıklarına dönüşmüş. O andan sonra, denizdeki balıklar, deniz kaplumbağaları ve diğer canlılar, o mercan kayalıklarında güvenle yaşayabilmişler.
Mercan, Kabu ve Zeytin, birbirlerine bakıp gülümsemişler. O an, doğayı korumanın ve birlikte çalışmanın ne kadar önemli olduğunu çok iyi anlamışlar. Dostlukları, her zamankinden daha güçlüymüş.
“Dostluk, doğa ve birlikte çalışmak… Bunlar hepimiz için çok değerli şeylermiş,” demiş Mercan.
Ve üç arkadaş, denizin derinliklerinde mutlu bir şekilde yüzerek, eve doğru yola çıkmışlar.
Masal burada bitmiş, ama Mercan, Kabu ve Zeytin’in dostluğu ve doğaya olan sevgisi, denizlerdeki diğer tüm canlılara örnek olmuş.